×


GİRİŞ YAP





GİRİŞ YAP
Üyeliğin yok mu? ÜYE OL.

2048 kez okundu

Rakamlarla aranız iyiyse, AKP'nin popülaritesinin giderek düştüğü ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhalefet bloğunu bölmek istediğini düşünüyorsanız - o zaman haklısın.
 
AKP+MHP koalisyonunun popülaritesi, Mart 2020'de Covid-19'un ortaya çıkmasından bu yana dramatik bir şekilde düşüyor. Covid-19 ortaya çıktığında hükümet, virüsün yayılmasıyla mücadele etmek için önlemler almaya karar verdi. Beklendiği gibi, işsizliğin artmasına ve ekonomik faaliyetlerin azalmasına neden olan önlemler ekonomik de bozulmalar yarattı. Yıllarca ekonomik aksaklıklar demokratik olmayan yönetimle birleşirken, anketlerin düşmesiyle sonuçlandı. Bugün seçim olursa, anketler AKP+MHP koalisyonunun seçilemeyebileceğini gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tür sonuçların yaşamasını istemiyor. Olurda seçimi kaybederse Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisine karşı sayısız adli soruşturma olacağını, idaresi hakkında devlet ihalelerindeki yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili soruşturma olacağını, AKP'nin mecliste soruşturmayı reddettiği darbe girişiminin ayrıntıları hakkında ki soruşturmanın açılacagını, özel şirketlerin devlet işlerine karışması ve diğerlerinin soruşturmalarının açılacagının farkındadır. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan gelecekte bu tür risklerin ortaya çıkmaması için her türlü tedbiri almak zorunda olduğunu biliyor.
 
YOUTUBE
 
 
 
 
Ayrıca Türkiye, 1980 askeri darbesinden bu yana 10%'luk bir seçim barajına sahiptir. Bu dünyanın en yükseğidir. Bu nedenle küçük partilerin meclise girmesinde olağanüstü zorluklar yarattığı için Batılı ülkelerde büyük eleştirilere neden oluyor.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, barajı 10%'dan 5%'e indirerek, muhalefet bloğunun kendisine karşı iktidarını pekiştirmesi için bloklaşmasını engellemek isterken, Batılı ülkelere Türkiye'nin dönüşmekte olduğu mesajını verip bunun da AKP'ye yönelik eleştirileri azaltmasını umuyor. Ayrıca, bu tür hareketlerin ülkeye doğrudan yabancı yatırıma yardımcı olacağını umuyor.
 
Ancak bu hamle potansiyel riskleri de beraberinde getiriyor. Bu hamle ile doğrudan yabancı yatırımlar artmayacak. Yabancı yatırımcılar seçim barajıyla ilgilenmiyor. Yatırımları için risk oluşturan yasalarla ilgilenirler. Ayrıca, bağımsız olmadığına inanılan Merkez Bankası'nın işleyişi için çoğunlukla kritik öneme sahiptirler.
 
Ne yazık ki, bu en kritik konu değil. AKP + MHP zaten gerekli kanunları hazırladı ve onay için meclise verecek. Onaylandığında, parlamentoda temsil edilen daha fazla parti olacak. Bu, gelecekte parlamentoya iki seçenek verecek; ya Türkiye'yi daha aşırı bir yöne çekecek ya da devletin politika kara alma mezanismasını felç edecek. Her iki seçenekte de dış politika da karar verme mekanizmasının yanı sıra tüm ana düzeylerdeki ekonomik uygulamaları olumsuz etkilenecektir.
 
Doğal olarak, nüfusun her kesiminin parlamentoda temsil edilmesi önemlidir. Tüm batı ülkelerinde olduğu gibi, bunun da parlamentoyu daha etkin hale getirmesi ve devam eden sorunlara daha iyi çözümler üretmesi amaçlanıyor. Ancak Türkiye'nin parti yönetiminde yapısal sorunları var. Bu sadece AKP için değil, Türkiye'deki tüm siyasi partiler için geçerlidir.
 
Siyasi partiler, parlamentolarının, üyelerinin, bölge liderlerinin parti elit kararına uymasını bekler, hatta zorlar. Ayrıca, seçmenlerinden kararlarına uymaları beklenir. Mesela; 2014'teki önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP Cumhurbaşkanı adayı, CHP seçmenleri tarafından “gönüllerin cumhurbaşkanı adayı” olarak görülmeyen muhafazakar bir isimdi. Böylece 2014 seçimlerini kaybetti. 2018 yılında CHP cumhurbaşkanı adayı, yıllardır parti üyesi ve tanınmış bir milletvekiliydi. Ancak CHP parti elitleri onu desteklemiyor ve kampanyası sırasında CHP parti liderleriyle birçok anlaşmazlık yaşadı. Seçimleri kazanması durumunda en önemli sorun yönetim kadrosuydu. Parti seçkinleri, bu üyelerin parti liderleri tarafından atanması konusunda ısrar ederken, o üyelerin kendisi tarafından seçileceği konusunda ısrar etti. Sonuc; yine aynı son.
 

Bu iki örnek; Siyasi partilerin demokrasiyi ve seçmen haklarını nasıl değerlendirdiği ve Türk dış politikasının neden yeterince gelişmediği konusunda çok güzel örnekler. Türkiye yıllardır belli çıkar gruplarının etkisi altında. Bu etki altında yıllarca idare edilmiştir. Bu baraj yakın gelecekte %5 veya %3 olacak olsa bile, Türk politikasının temel sorunu blokların temsili değil, siyasi elitlerin kendisidir. Türk siyasetini etkileyebilecek yetkin kişiler partileri temsil etmedikçe, Türkiye demokrasisi ve geleceği baskı altında olacaktır.