×


GİRİŞ YAP





GİRİŞ YAP
Üyeliğin yok mu? ÜYE OL.

9117 kez okundu

 Turkiye ve Amerika arasinda ki iliskiler ozellikle II. Dunya savasiyla birlikte daha cok Turkiyenin Birlesik Devletlere ihiyaci uzerinden sekillenmistir. 1945 – 1960 doneminde Turk – Amerikan iliskilerinde en onemli etken Sovyetler Birliginin hem Turkiye’ye hem de Ortadogu ve Avrupa’ya yonelik politikalariydi. 1945 yilinda Soveyetler Birligi 1925’te Turkiye ile imzalanmis oldugu dostluk antlasmasinin suresini uzatmayip Bogazlar uzerinden yeni taleplerle gelmesi Turkiye’nin iki kutuplu dunyada bir tarafi secmesine yol acmistir. Turkiye Bati eksenli bir kutupta yer almayi secmesiyle ABD-Turkiye iliskileri yapisal bir zemine oturmaya basladi.

 

Amerika Birlesik Devletleri 1946’da Turkiyenin II Dunya savasindan aldigi borclari silmesi ve ABD Baskani Truman’in ayni gunlerde “Turkiye ABD icin Ortadoguda vazgecilmez bir ulke” aciklamasi Sovyetler Birligine cok onemli bir mesajdi. Bu iki olaydan sonra Turkiye Sovyetler Birligine karsi daha kararli bir tutum sergilemistir. 1948 yilinda Marshall yardimi ile Turkiye 352 milyon USD dolarlik bir yardim almistir. Bu ikili iliskiler Turkiyenin 1950 yilinda Turkiyenin BM karari dogrultusunda Kore’ye asker gondermeyi kabul etmesiyle birlikte Sovyetlerin Akdenizde olusturdugu tehlikeyi onleyebilmek icin Yunanistan ile birlikte 1950 yilinda NATO’ya kabul etmistir. 1957 yilinda Sovyetlerin Sputnik Iuydusunu uzaa firlatmasinin ardindan Turkiye, Ingiltere ve Italya kendi topraklarina ABD nukleer baslik tasiyan orta menzilli fuzelerin yerlestirilmesi planini kabul etmistir. Artik Turkiye ABD icin tam anlamiyla vazgecilmez bir ulke olmustur.

 

1960 yillari ABD ile Sovyetleri Birligi yonetimlerinin belirli bir uzlasmaya varmalari ile gecen bir suredir. Bu surede iki olay Turkiye acisindan onemlidir. Bunlardan ilki Kuba krizidir. Sovyetlerin Turkiye’de ki Jupiter fuzelerine karsilik Kuba’ya Sovyet fuzeleri yerlestirmek istemesiyle tirmanmistir. Kapali kapilar ardinda Amerikan yonetimi ile Sovyetler Birligi yonetimi Turkiye’de ki fuzeler icin pazarlik yapmistir. Bu Turk yonetimi icin ilk soktu. Ikinci buyuk sok ise Turkiye’nin Kibris’a 1964’te mudahale edecegini ABD’ye iletmesiyle baslamistir. Baskan Johnson Turkiye’ye yazdigi mektupta Turkiye’nin boylesi bir mudahalesinde Sovyetler Birliginin Turkiye’ye mudahale edebilecegini ve Turkiye’nin boylesi bir durumda NATO garantilerinden yararlanamayacagini bildirmesiyle yasanmistir. Bu iki durum Turkiye icin cok onemli bir ders olmustur. Turkiye Bati eksenli politikasindan vazgecmeliydi. 1974 Kibris harekati sonrasi ABD Turkiye silah ve ekonomik ambargo uyguladi. Bu ambargo yaklasik 3,5 yil surmus ve Turk ekonomisine ciddi kayiplar vermistir.

 

Turk politik hayati Ozal’in 1983’te basa gelisiyle bambaska bir cehreye burundu. Hem ABD’nin Ortadoguya acilimi hem de Sovyetler Birliginin Afganistan’a mudahalesi Turkiye’nin onemini daha da arttirmistir. Ancak ayni donemde giderek artan Kurt sorunuda gundeme geldi. Boylece Turkiye hem icsel dinamikleri hem de uluslararasi dengeyi ayni anda yonetmesi gereken bir evreye girdi.

 

1990 – 2000 yillari arasinda ABD ile Turkiye arasinda zaman zaman gerginlesen yillar olmustur. Zira ABD’nin ic yapisindan kaynaklanan lobi faaliyetleri Turk – Amerikan iliskilerini test etmistir. Zira bu lobilerde ozellikle Rum ve Ermeni tarafinin istekleriyle Turkiyenin askeri silahlara erisimini guclendirmis ve Kurt sorununda gucluklerle karsilasilmasini saglamistir.

 

2000 – 2008 yillari ozellikle AKP hukumetinin basa gelmesiyle hem ekonomik hem de idari kararlarin alindigi AB normlarin ulke dinamiklerine daha monte edildigi yillardi. Turkiye ust uste buyumede rekor kirmaya ve bolgesinde ki komsulariyla olan iliskilerini normallestirmek icin dis politikasini tamamen degistirmisti. Ancak Amerika 2001 Eylul ayinda ki ikiz kulelere saldirisiyla birlikte dispolitikasi kokten bir degisiklige ugramisti. Once Afganistan’a girdi sonra Irak’i isgal etti. Daha sonra Libya’da iktidari degistirdi. Aslinda Amerika bununla birlikte Ortadoguyu tekrar dizayn etmek istemistir. Ancak bu bolgelerde guclu bir iktidarin olusmamasi teror orgutlerinin bu bolgeleri kontrol altina almasini mumkun kilmistir. Ozellikle Turkiye’yi direk etkileyen olaylardan biri de 2010 sonrasi ISIS’in Irak ve Suriye’de ki etkinligiydi. Ozellikle Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de etkin olan ISIS Turkiye’ye bu bolgelerden onceleri sizmak istemis ve askeri noktalara fuze ile vurmaya baslamistir. Fuzelere karsi Turkiyenin istedigi “patriot” sistemlerinin NATO yolu ile temininde Almanya ve Hollanda’nin zorluk cikarmasi Turkiye’yi bambaska bir yone itmistir. Turkiye kendi guvenligi icin kendi savunma sanayisini gelistirme projelerine onem vermeye baslamistir.

 

Turkiye’nin ozellikle 2016 darbe tesebbusu ile birlikte Turkiye kendi icin bir temizleme harekatina girismistir. Bu temizleme oncelikle guvenlik kadrolari ile baslamis ve genisleyerek devletin diger kurumlarina da yayilmistir. Elbette ki Turkiye icin bu temizleme harekati gerekliydi. Zira devlet yonetiminin tek elden ve tek idareden olmasi gerekliydi. Dahasi devletin idari islerinde birlik ve butunluk olmasi gereklidir. 2016 sonrasi baslayan temizlik harekati Darbe Tesebbusunun arkasinda yabanci gizli servislerinin olabilecegi yonunde genisledi. Ozellikle ABD ile yasanan elcilik ve vize krizi bunun somut bir kanitidir. Her ne kadar bu kriz bi sekilde bitirilecekse de altinda ki sebeplerin cozulmesi mumkun degildir. Bu nedenden dolayi yasanan kriz bitse dahi ileride baska krizlerin baska sebeplerden de olsa cikabilecegi asikardir. Ancak asil sebebin Turkiye Cumhuriyeti Devletinin artik kontrol edilmek istenmemesi ve bolgesel sorunlarda bagimsiz ve kendi cikarlarina uygun hareket etmesinden kaynaklanacagi unutulmamalidir. 

 

Bu istek, Turkiye’nin kendi politik cikarlariyla ortussede ABD ve muttefik cikarlariyla zaman zaman uyusmamaktadir. Zira kendi ekonomisini ve savunma sanayisini gelistirecek her kim olursa olsun global guclerden bagimsiz bolgesel politikalarda gelistirmek isteyecektir. Mesela ABD’nin Kurt sorununa bakis acisi ile Turkiyenin bakis acisi uymamaktadir. Yine Iran konusunda ayni sonucu isteselerde bu sonuca ulasma yolunda ciddi ayriliklar soz konusu yasamaktadirlar. Diger bir onemli konu da Turkiyenin ucuz enerji kaynaklarina ulasmak istemesidir ve bunun nasil olacagi seklindedir.

 

Ancak yine de ne olursa olsun Turkiye’nin teknolojik eksiklikleri ve hala ekonomik olarak kirilgan bir ulke olmasi Turkiye’yi ABD’ye daha muhtac hale getirmektedir. Bu arada ABD’de bolgede Turkiye’ye ihtiyac duymaktadir. Kurt sorunu hakkinda her ne kadar farkli dusunselerde Turkiye’nin en azindan belli bir olcude ABD ile bu konuda ittifak yapmasina ihtiyaci vardir. Ayni zamanda Suriye konusunda Turkiye’nin bolgede ki kaynaklarini da kullanmak ABD icin bir avantajdir. Diger bir konuda ABD Kuzey Kore ve Cin ile ugrasmaktadir. Bir yandan Kuzey Kore’nin uzun menzilli nukleer silahlara kavusmasini istememekte diger yandan da hizla buyuyen Cin’e bolgede deniz yollarinin guvenligini kaybetmek istememektedir. Bu yuzden dolayi Ortadoguda Turkiye gibi askeri gucu yuksek ve siyasi olarak dengeli bir muttefige ihtiyaci bulunmaktadir.

 

Ancak her iki tarfinda bulundugu sartlar gozonune alindiginda birbirleriyle zaman zaman ayri dustukleri ve hatta tansiyonun zaman zaman yukselebilecegi zaman zaman birbirleriyle anlastiklari bir donem gecireceklerine inaniyoruz. Ozellikle Kurt sorunu hakkinda birbirleriyle ters dusecekleri ve ISIS sonrasi Kuzey Irak ve Kuzey Suriye konusunda birbirlerine ters dusen politikalari izleyeceklerdir. Ancak Turkiye – ABD ozellikle Kirim ve Dogu Avrupa konusundan birbirlerine destek olacaklardir. Bunun icin Turkiye’nin yine NATO semsiyesi altinda ozellikle Karadeniz’de Rusya’ya karsi pozisyon alacagi bunun karsiliginda da ABD’den teknolojik yardim alacagini dusunuyoruz (ozellikle TFX programi icin). ABD icin en buyuk risk hem Uzakdoguda Cin’in yayilmacilik politikasi ve Kuzey Kore nukleer silahlari gelistirme programi ile ugrasirken Turkiye gibi hem ortadogu hem de Dogu ve Guney Avrupa icin onemli olan bir muteffigini kaybetmek olacaktir. Her ne kadar ABD gunumuzun en guclu ordusu ve ekonomilerinden birinede sahip olsa da her tarafta ayni anda var olmasi mumkun degildir. Boyle bir gereklilik ABD’yi hem ekonomik hem de askeri olarak zamanla cok gucsuz duruma dusurecektir.

 

Kisacasi bundan sonra ABD ile Turkiye arasinda ki iliskiler daha cok uzun vadeli planlar uzerinden degil politik ve siyasi gelismelerin getirdigi gereklilik ve ihtiyaclarin karsilanmasi uzerinden devam edecektir. Bu da onumuzdeki donemde iliskilerin inisli – cikisli bir grafik izleyecegini gostermektedir.