×


GİRİŞ YAP





GİRİŞ YAP
Üyeliğin yok mu? ÜYE OL.

8343 kez okundu

NATO, Rusya ile çatışma durumunda hava savunmasını güçlendirme ve müttefik kara kuvvetlerinin konuşlandırılmasını hızlandırma planını arıyor . Ankara, NATO ittifaklarından Kürt Halkını Koruma Birimlerini veya YPG'yi terörist grup olarak tanımalarını istediğinden, Türkiye Kasım 2019'dan beri planı engelliyordu. Elbette çoğu NATO ittifak ülkesi için bu mümkün değildir. Zira ittifakin en güçlü ülkeleri yani ABD Suriye'de YPG ile ortaklık kurmuştur veya Fransa YPG'yi finansal ve politik olarak desteklemektedir. Soğukluğun çözülmesine rağmen Ankara ile NATO arasındaki sürtüşmeler bozulmadan kaldı.
 
Fransa, Türkiye'yi Akdeniz'deki anlaşmazlık merkezleri nedeniyle suçladı. Fransa, Ankara ve Brüksel'i NATO'nun Deniz Muhafızları Operasyonuna katılımlarını askıya almaları konusunda bilgilendirdi (Deniz Muhafızları Operasyonu, denizde durumsal farkındalık, denizde terörle mücadele ve kapasite geliştirme misyonlarını desteklemek için genişletilmiş bir görevdir). Paris, Ankara'yı NATO'nun deniz güvenliği operasyonunda katıldığı için Fransız firkateyn’i Courbet üzerinde agresif davranmakla suçladı.
 
NATO, Baltık ülkeleri ve Polonya için ilk savunma planını 2010 yılında onayladı, ancak özellikle Rusya'nın 2014'te Ukrayna'dan Kırım'ı ilhak etmesinden sonra, sürekli olarak güncellenmesini gerekti. Ancak, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron Aralık 2020'de zirvede NATO sorunu olarak ciddi şekilde ortaya geldi.
 
Fransa, Türkiye'nin Akdeniz bölgesinde artan nüfuzunu tehlike olarak görüyor. Türkiye ile savaş gemisi olayı, Türkiye'nin bölgeye olan ilgisini koruma konusunda ne kadar ciddi olduğunu gösterdi.
 
Fransa, Türkiye'yi BM silah ambargosunu tekrar tekrar ihlal etmekle suçladı ve Türk hükümetini, Türkiye'nin sıkı bir şekilde reddettiği iddia’da Kuzey Afrika ülkesinde ateşkes yapılmasının önündeki bir engel olarak görüyor. Öte yandan Türkiye, BAE, Mısır, Suudi Arabistan gibi ülkeleri ihlallerden sorumlu tutarken, Fransa ve ABD bu ülkelere karşı etkili adımlar atmakta isteksiz davranıyor. Türkiye, ambargonun Libya uzerinde olması gerektiğine inanıyor, ancak Fransa ve ABD'nin desteğiyle ve görmezden gelmeleriyla Arap ülkelerinin Hafter güçlerini askeri teçhizatla desteklemeleri için bir imkan yaratıyor. En son istihbarat raporlarında, Fransa tarafından satın alınan ABD yapımı Cirit füzelerinin, General Haftar'ın kamplarından birinde ele geçirildi. Bu da Turkiye’nin iddiasini güçlendiriyor.
 
Dolayısıyla Türkiye'nin üstünlüğü var. Fransa, BM'nin ve NATO'nun bir parçası iken Fransa, tarafsızlığını sürekli olarak belirtmesine rağmen, Fransa füzeleri ve silha destegiyle Hafter'ın güçlerini destekleyemez. Öte yandan Türkiye, Ankara'nın BM tarafından tanınan Libya Ulusal Anlaşma Hükümeti'ne askeri tavsiye ve teknolojiye yardım ettiğini açıkça vurgulamaktadır. Ancak gerginlik aslında Libya ozelinde değil Akdeniz bölgesi nedeniyle ortaya çıkmaktadır.
 
Akdeniz bölgesinde bulunan doğal kaynaklar Türkiye'nin dikkatini çekiyor. Türkiye enerjiye yılda yaklaşık 50 milyar dolar harcıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akdeniz bölgesindeki aktif dış politikası ile maliyetlerini düşürmeyi amaçlıyor. Ama bu stratejinin sadece bir parçası. Bunlardan en önemlisi, deniz güvenliğini Türkiye'den Süveyş Kanalı üzerinden Asya ülkeleri de dahil olmak üzere diğer deniz sınırlarına kurmaktır. Bu nedenle Türkiye son yıllarda donanma kapasitesine yatırım yapıyor.
 
Jeopolitik Pusula olarak sürtünmelerin kısa sürede çözülmesini değil önümüzdeki on yılda yoğunlaşmasını öngörüyoruz . Cumhurbaşkanı Erdoğan ileride olsun olmasın, ABD bölgeden geri çekilirken ve Rusya güç kaybediyorken Türkiye bu alanda büyük bir güç olmak istiyorsa Akdeniz, Balkanlar ve hatta Orta Asya gibi diğer bölgelerdeki etkisini artırmaya odaklanacaktır.