Habib Chaab, sürgün edilmiş İranlı Habib Chaab, sürgün edilmiş İranlı bir muhalif figürdür. Avrupa'ya gittiği 14 yıldan fazla bir süredir İran rejimine karşı çıkıyor. Chaab, 09 Ekim 2020'de Türkiye'ye geldi. İstanbul'a geldikten kısa bir süre sonra ortadan kayboldu. İki gün sonra, İran devlet medyası kendisinin ve iki yıl önce İran'daki askeri geçit törenine düzenlenen ölümcül bir saldırıya karıştığını itiraf ettiğini ve tutuklandığını bildirdi. Ancak devlet medyası yetkilileri nasıl gözaltına alındığını paylaşmadı.
Bu haberlerin ardından Türk İstihbarat Teşkilatı (MİT olarak da bilinir) gizemi çözmeye başladı. Türk yetkililer, Chaab'ın buluşmaya geldiği "Sabrein" adlı bir kadın tarafından tuzağa düşürüldüğü, uyuşturulduğu ve kaçırıldığı ortaya koyan ayrıntılı bir plana ulaştı. Daha sonra, “Naji Sharifi Zindasahti” adlı bir uyuşturucu kaçakçısı tarafından bir Türk şehrine, Van'a getirildi. Chaab daha sonra insan kaçakçılarına verildi ve ertesi gün sınırdan kaçırıldı. O olaydan sonra Saberin İran'a döndü.
Ardından 11 Türk vatandaşı insanları silah kullanarak kandırmak ve kaçırılmak suçlarından tutuklandı. İran'da olduğuna inanılan Zindashti hala kayıp.
Chaab'ın ASMLA'nın liderinin (Ahvaz'ın Kurtuluşu için Arap Mücadele Hareketi) İsveç'te yaşayan lideri olduğuna inanılıyordu. Grup, çoğu ülkenin petrol zengini güneybatı kesiminde yaşayan ancak uzun süredir ayrımcılık ve ihmalden şikayetçi olan İran'ın etnik Arap azınlığının bağımsızlığını savunuyor. Grubun siyasi liderleri Avrupa'da sürgünde hareket ederken, bir askeri silah İran'ın içinde saldırılar düzenler.
İran, yıllardır ASMLA liderlerinin İran'ı istikrarsızlaştırmak için Suudi Arabistan'dan para aldığını iddia ediyor. İran'ın güneybatı bölgesi ülkenin petrol rezervlerinin yüzde 80'inden fazlasına ev sahipliği yaparken yoksulluk çok yaygın. Bu tip şikayetler arap kökenli İranlıların uzun süredir şikayetlerinin artmasına yardımcı olmuştur. ASMLA bağlantılı militanlar, İran'daki bankalara, petrol boru hatlarına ve devlet dairelerine yönelik saldırılardan sorumlu tutuldu. 2018'de İran, ASMLA’yi güneybatıdaki Ahvaz kentinde bir askeri geçit törenine silahlı kişiler tarafından ölümcül bir saldırı yapmakla suçladı. Uzmanlar, ASMLA'nın İran'daki etnik Araplar arasında yaygın bir desteğe sahip olmadığını söylüyor. Ancak Tahran açıkça hala bir tehdit görüyor. 2017'de, Hollandalı yetkililerin İran hükümeti ile bağlantılı olduğunu söylediği bir silahlı kişi, bir ASMLA lideri olan Ahmad Mola Nissi'yi Lahey'deki evinin yakınında vurarak öldürdü.
Bu son olay, ticaret ve enerji konularında da işbirliği yapan iki ülke arasındaki ilişkileri gerdi.
Kaçırılma olayının arkasında muhtemelen İran İstihbarat Teşkilatı var. Malesef bu son olay, Türkiye'nin son yıllarda uluslararası toplum nezdinde itibarını yitirdiği gerçeğini gözler önüne seriyor. Daha doğrusu, Türk İstihbarat Teşkilatı uluslararası toplum nezdinde itibarını kaybediyor. Türk İstihbarat Teşkilatı, ülkemizde ki yabancı istihbarat ajanların niyetinden her zaman haberdar olamaz ve olmayacaktır. Bu nedenle, bir kişinin kaçırılması düşünüldüğünde tuhaf bir olay değildir. Herhangi bir ülkede farklı varlıklar aracılığıyla bunlar yapılabilir. Bununla birlikte, bir kişi kaçırılıp, tespit edilmeden sınırınızı geçerek komşu bir ülkeye gönderildiğinde, karşı istihbarat önlemlerinde ciddi bir zayıflık ortaya çıktığını gösterir. Bu sadece İstihbarat Teşkilatı olarak değil, aynı zamanda ulusal güvenlik gücü olarakta malesef böyle.
Kaşıkçı olayı da dahil olmak üzere, bu iki olay, Türk İstihbarat Teşkilatının yeteneklerini reforme etmesi ve uluslararası toplumda güveni tazelemesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu olaylar devam ederse, Türkiye büyük olasılıkla inandırıcılığını yitirecek ve bu da ileride ülkenin ekonomik faaliyetlerini olumsuz etkileyecektir.