×


GİRİŞ YAP





GİRİŞ YAP
Üyeliğin yok mu? ÜYE OL.

8793 kez okundu

Eğer bir ülkede son 8 yıldır muhalefet partisi lideri oylarini artiramiyor ve insanlar gozunde imajini duzeltemiyorsa kendisini şansiz olarak kabul edemeyiz. Bunu sebebini bassiz bir muhalefette aramak durumundayiz.
 
Kemal Kılıçdaroğlu - politikaya girmeden önce, 1992 – 1996 ve 1997 – 1999 yillari arasinda SSK başkanıydi. 2002 genel seçimlerinde ilk defa seçildi ve CHP meclis grup lideri oldu.  2009 yılında CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olarak aday gösterildi ancak AKP'ye karşı kaybetti.  Kaset skandalı nedeniyle 2010'da parti liderinin (Deniz Baykal) istifasından sonra CHP'nin genel başkanı olarak oybirliği ile seçildi. 
 
 
Kılıçdaroğlu’nun ilk seçim kampanyası Eylul 2010 'de cumhurbaşkanlığı referandumunda oldu.  CHP'yi parlamentoda oy kullanmamayı seçti.  AKP 336 milletvekili sayısı  ile (330 milletvekili referenduma gitmesi için yeterli bir sayıydı). Dolayısıyla tasarıyı AKP parlamentodan sorunsuz bir  geçti şekilde geçirdi.  Referendumun kabulu sonrası Kılıçdaroglu “Hayır” kampanyası için harekete geçti.  Oncelikle, tasarıyı Anayasa Mahkemesine göndermeye karar verdi. Ancak sonunda talebini reddetti.  Referandum sonucunda tasarı % 42.1 karşı % 57.9 ile kabul edildi.  Süreç liderliği başlamadan başlamış olduğundan zamanlama onun için her şeyden daha kötüydü.  Hazırlanması için zamanı yoktu.  Kimse onu suçlayamazdı.  Böylece parti bu maglubiyeti kabul etti. 
 
 
Partinin lideri olduktan sonra ilk seçimi 2011 Genel seçimlerinde olmuştur.  CHP genel başkanı Deniz Baykal istifa ederken oylarını % 26 ile bırakmıştı.  Kılıçdaroğlu çok cesur bir hareket aldı ve o seçimlerde başarısız olduğu takdirde istifa edeceğini açıkladı.  Kilcidaroğlu aday secimlerinde damgasini vurdu.  Parlamentoya girme şansının bulunmayan farklı partilerden gelen 11 siyasetçiyi gösterdi.  29 şehirde ön aday belirleme seçimleri yapıldı. Ilk siralarda kadin adaylara yer verildi. 2ncu 4 ncu 6ncu ve devamn den sayilarda kendi adaylari 3ncu 5nci 7nci vve devam eden sayilarda ise on secimlerde gelen adaylara yer verildi. Kisacasi buyuk sehirlerde kendi adaylarini one cikardi. Dikkatle bakildiginda buyuk sehirlerde ki oy potansiyelinin 25% - 45% arasinda oldugu gorulecektir. Iste boyle kendi adaylarini one cikartarak ve partinin agir toplarini on listeye alarak kendi bagli ve inanan bir yonetim sekli belirlemistir.  Bu da gosteriyor ki Kılıçdaroğlu da liderligi sadakat ile temin altina almak istemis aslinda bir nevi elstirdigi AKP yonetimi ile ayni taktigi uygulamayi secmistir. Oylarin 25.9% kazanmasının ardından Kılıçdaroğlu istifa etmedi  ve gercek anlamda bu kimseye sürpriz olmadı.  Zira parti ici muhalefeti ortadan bir nevi kaldirmis veya bastirabilmistir. Bu nedenle, seçimlerden sonra istifasını isteyen zayıf bir muhalefet vardı.  Sesleri bir hafta sonra gitti.  2011 secimlerde parti baskani olarak girdigi ilk secimlerde Kılıçdaroğlu parti görünümünü değiştirdi, ancak insanların zihnindeki görüşünü değiştirmedi.  Sadık kabine üyelerinin etrafında olduğu yerde, etrafında sözde bir tampon bölge yarattı.  Bu değişikliklerin halkın zihnini nasıl etkileyeceğini düşünmüyordu; yani partinin seçmenleri tarafından hoş karşılanmayan merkez sağ partilerden 11 yeni üye, parti seçmenine yabancı yeni yüzler, etkisiz propaganda programı ve digerleri...Kisacasi bunlar Kılıçdaroğlunun parti lideri olarak parti degistirme de ki izleriydi. Ancak alinan oylar bu yolda ki halki uzerinde ki etkisinin sinirli oldugunu gostermekteydi.
 

2015 Genel seçimler CHP için kısa görüşlü ve kotu yonetilen  başka bir kampanyaydı.  Kampanya önceki seçime 1.03% daha az oy 24,95% ile sonuçlandı. Sadece kötü bir kampanya değildi. Yüzdesi hesaplanamayan CHP seçmenleri Halk Demokrat Partisi (HDP) için %10 seçim barajını aşmalarını sağlamak için oy kullandı. Her ne kadar bu oy orani aciklanamasa da bunun cok yuksek olmadigi ve aslinda 2015 secimlerinde de CHP’nin oyarini artiramadigi acica gorulecektir. Artik kesin olan bir sey vardi; Kılıçdaroğlunun politikalarinin halk uzerinde ki kabul edilebilirligi tartisilmaliydi ancak CHP lideri bir once ki secimlerde cevresini kendisine sadakat ile bagli olan vekillerden sectigi icin bunu yapabilecek bir muhalefet bulunmuyordu. Olan muhalefetin de sesi ciliz ciktigindan bu seslerin bastirilmasi cok kolaydi.

Nisan 2017'de anayasa referandumu yapildi.  Başbakan Erdoğan (o zamanlar) Başkanın otoritesini artırmak ve sistemi parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçirmek istedi.  AKP, ilk başta, parlamentodan tasarının geçmesi için Milliyetçi Halk Partisi (MHP) ile flört etti.  Başbakan Erdoğan, MHP ile bir şekilde anlasti. Parlamentodaki oyların çoğunu güvence altına alan AKP, bunu referanduma götürmek için meclisten geçirmesi kolay oldu.  CHP, referandum kampanyası sırasında "Hayır" için kampanya yürüttü.  Ancak Türk politik kampanyanın tarihinde ilk defa seçmenler bir parti lideri liderini takip etmedi ve MHP lideri açıkça “Evet” oy vereceğini belirtti, ancak MHP seçmeni “Hayır” için oy kullandı.  Yakın bir yarıştı ve "Evet"  oy oranı% 51.4 artarak% 48.6'ya yükseldi.  2015 genel seçimlerine bakarsak, ilginç bir resim ile karsi karsiya geldigimiz goruruz.  Her ne kadar MHP, 2017 referandum başarısını yakalamasına AKP'ye yardım etse de, MHP oylarının "Evet" e ne kadar katkıda bulunduğu belli olmasa da % 3 ila % 5 olduğuna arasinda oldugu inanılıyor.  Bu AKP oylarının 2015 secimlerine gore % 46.4 ile% 48.4 arasında bir yerde olabileceği anlamına geliyor.  Her ne kadar bu AKP'nin oy kaybetmesi olarak görülse de 2015 genel seçimlerinde% 49.5 oy oranıyla karsilastiracak olursa, 2017 seçimlerinin hükümet seçimi değil referandum oldugu hatirlandiginda AKP'nin önemli seçmen kaybettiğini söyleyemeyiz zira genel secimler ile referendum kriterleri farklıdır ve kaybedilen oyun bir sinyal oldugunu dusunemeyiz.

Son 8 yılda Kılıçdaroğlu'nun yönetimiye gecti.  Kazandigi bir secim olmadi, seçimlerdeki seçmen sayısını artırdığı iddia edilemez.  Peki neden Kılıçdaroğlu surekli kaybediyor? 

Bunlari asagida ki 5 madde ile aciklayabiliriz. Bunlar; 

1.)       CHP'nin Türkiye ekonomiyi gelistirmek için uygulanabilir bir planı yok 
 
Türkiye ekonomisi karanlık zamanlarda geçiyor.  Lira zayıflıyor ve Türkiye Körfez Devletleri'nde yurtdışında özellikle oz varlıklarının çok teşvik edilmiştir.  Ayrıca, Türkiye ticaret hacmini Avrupa ve Çin'in ötesinde çeşitlendirmektedir.  Türkiye ticaret açısından Afrika'ya açılıyor.  Bu nedenle AKP çoğu Afrika Devletinde büyükelçilik kurdu.  20 yıl sonra Orta Asya'daki Türk Devletleri ile ticareti artırmayı amaçlayan AKP bu amacla Özbekistan ile olan ilişkilerini düzeltti.  Avrupa ve Çin ile giderek ticaret icinde ki payini azaltan Türkiye, ekonomik şoklara karşı daha esnek hale gelmektedir. 
Erdoğan, Türkiyenin enerjiye karsi buyuk bir iştah icinde oldugun cok iyi bilmektedir. Ve bu nedenle ulkenin ekonomik modelini  de bu enerjiyi hem yerel projelerle temin etmek hem  de nükleer santral yapimi gibi global projelerle modellemistir. CHP AKP'nin ekonomik modellemesine karsi yanit verecek bir ekonomik model ile karsimiza cikamamisgtiur. Mesele Türkiyenin artan enerji ihtiyacini yesil enerji ile karsilama fikrini ortaya atmis ancak programin yetersizligi yuzuden halktan destek alamamistir.  İlginçtir, Türkiye, 1 milyar dolarlık güneş enerjisi paneli sözleşmesini Alman Siemens firmasi  ile imzalamis ve bunlar Erdoğan yönetiminin güvenilirliğini arttırmistir. Her ne kadar dogru olmasada AKP’nin “Bunlar konusur AKP yapar” sozunun halkta karsiligi vardir.
 
2.)       Erdoğan'ın AB üyeliği karşısında herkesin bir şekilde desteklediğini alabiliyor 
 
Erdoğan, AB'nin hala Türk kültürü, sosyal ve ekonomik görünümü açısından merkezi olmasına rağmen, halka AB'nin surekli Türkiye'ye ihanet ettiğini ve AB'nin Türkiye’ye diğer adaylara göre eşit derecede davranmadığını söyleyemekte bu da halkta karsiligini bulabilmektedir. Türkiye'nin üyeliğine ilişkin AB icinde bir birlik bulunmadigindan da her zaman olmasa da haklı çıkıyor.  Almanya ve Fransa'nın Türkiye'nin AB'ye uylegine karşı olduklari bilinmektedir. Cumhurbaşkani Erdogan da bunun asil sebebinin bu iki devletin algıladığı ekonomik tehditler, kültürel ve dini farklılığından dolayi oldugu belirtmekte ve halkta da karsiligini bulabilmektedir.  Türk halkı AB üyeliği olmaksızın alternatifler görmek istiyor ve maalesef muhalefet partisinin hiçbiri bu alternatiflerin oldugunu kanıtlayamıyor. 
 
Kılıçdaroğlu yüksek sesle AB’yi Türkiye’ye katılımda getirdigi ekstra engellerden dolayi yuksek bir sesle elestirememis ve bu kendi seçmeni kadar Türk seçmeninde hayal kirikligina ugratmistir.  Kılıçdaroğlu hep Türkiye AB'nin bir parçası olmalısı gerektigi belirtmis ancak ABýe uye olunamayacagi takdirde ne olacagini gosterememistir.  En azından Erdoğan, Türkiye'nin sonsuza dek bekleme odasinda beklemeyecegini açıkça dile getirmekte ve alternative bir stratejisi oldugunu da acikca soylemektedir. 
 
 3.)       Erdoğan ülkenin güvenliğinde güvenilir bir lider 
 
Türkiye'deki insanların çoğunun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı diğer muhalefet liderlerine kıyasla daha güvenilir bir kişi olarak gördüğünü söylemek haksızlık olmaz.  2015’te PKK tarafindan Türkiye’ye saldırıları göz önüne alındığında, Türkiye ABD ve AB'ye şüpheyle bakıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'yi askeri teknoloji ve Türkiye'nin terör örgütlerine PKK / PYD’ye silah nakli için sorumlu tuttu. Türkiye acik acik ABD’ye askerimizi vuran silah ve icinde ki mermi ABD markasi oldugunu soylemiştir.  Sonra ABD’de bir Türk işadamı ve İran ambargoyu delme nedeniyle New Yüork'ta bir devlet bankası (Halkbank) mudur yardımcısı tutuklandı.  Erdoğan akıllı bir siyasetçi ve bu iddiaları, Türk seçmenlerin gözünde onun görünümünü güçlendirdi.
 
Bir Rus ucagini dusurup bir yıl içerisinde bozulan ilişkileri tamiratında ki basarişi Cumhurbaşkanı Erdogan’ın ikili ilişkilerinde ki başarısını göstermektedir. Ozellikle ülkenin savunması ve güvenligi söz konusu oldugunda uluslarası politika da zekasi Türk seçmeni gözü önünde ona artı puan kazandırmıştır.
 
Barış görüşmeleri Kürt ayrılıkçılığına son verdikten sonra, CHP'nin Kürt ayrılıkçılarini büyük ölçüde destekleyen HDP'ye bir miktar mesafe koyması bekleniyordu.  Kılıçdaroğlu bunu yapmadı.  Aslında, Aksine Kilicadaroglu bir sekilde HDP’ye destek verdi.  Bu her zaman CHP'nin seçmen zihninde kafa karıştırırdı.  CHP seçmeni HDP’nin temiz bir politika ile siyasi hayatta olmasini istemiş ve parlamentoda Kürt toplumu temsil etmesinin devamından yana olmuştur.Yine de CHP seçmeni de HDP’den Kürt ayrılıkçılarla arasına mesafe koymasını hep beklemıştır. CHP seçmeni her zaman bunu Kılıçdaroğlundan yuksek sesle soylemesini beklemis ancak Kılıçdaroğlu bunu soyleyememistir. 
  
 
4.)       Türkiye'nin demokratik bir liderden daha cok güçlü bir lidere ihtiyacı var 
 
Bazı insanlar bu kötü olarak okuyabilir.  Ama bu kötü değil.  Türkiye, 1982 anayasasınin degistirilmesi üzerinde fikir birliği içerisindedir.  Askerler tarafından hazırlanan bu anayasanin mümkünse tamamen değiştirilmesi gerekiyor.  Ancak, geçmişte herhangi bir yönetim tarafından ciddi olarak bu konuya el atilmamisti.  Bunu yapmak için iktidar partisi cogunluk oylara sahip olması gerekiyordu. Türk seçmenler bunun için AKP'yi seçtiler.  Ve Cumhurbaşkani Erdoğan o kadar uzun yıllar sonra halka verdiği sözü tuttu.  Eğer bunun demokratik olmadigini dusunuyorsaniz ciddi bir yanlis icindesiniz demektir. Türkiye'deki insanlar, yillardir vaat edip secildikten sonra kaçmanın bazı yollarını bulamayan lider ile yonetildi ve her zaman sozlerini tutan bir lideri aradilar.  Cünkü anaysanin degistirilmesi malesef normal yollarla mümkün degildi ve ancak güçlü bir lider ile degistirilebilinirdi. Türk halkı demokratik liderler değil güçlü lider aramasinin sebebi bundan dolayi idi. 
 
5.)       Liderlik 
 
Türkiye uzun yıllar koalisyon hüküm sürdü.  O yıllar etkisiz yillardi ve ekonomi daima kötü yönetiliyordu.  Başarıları ve başarısızlıklarıyla AKP, ülkeyi 15 yıldan fazla yönetti.  Ekonomik olarak insanlara yarar sağladı.  Cumhurbaşkani Erdoğan, 1. günden beri AKP'nin herhangi bir koalisyon olmadan lider bir parti olmak istediğini açıkça iddia ediyor.  Ama Kılıçdaroğlu koalisyon Türk halkı tarafından istenirse kendisininde elinden geleni yapacağını defalarca sinyalini verdi.  Bu tip konusmalar veya düşünceler Türk halkınin artik görmek istemedigi olup Kılıçdaroğlu’nu zayıf liderlik pozisyonuna koydu.
 
Türkiye, Avrupa ile Ortadoğu arasında bir köprüdür.  Bu coğrafya, profilinin güçlü ve mütesellisini ispatlayan bir lidere ihtiyac vardir.  CHP gibi bir parti, stratejisini, iktidar yönetimine benzer ortaklık ya da ekonomik modeller üzerine inşa edemez.  CHP, secimleri kazanma stratejisini AKP'nin başarısızlıklarına uzerine kurmamalıdır. CHP secim stratejisini 2040'ta Türkiye vizyonu ve hatta mümkünse 2070’te Türkiye vizyonu ile kurmalıdır.  Kılıçdaroğlu bu yaklaşımına dayalı bir strateji oluşturulmadıgı sürece AKP ciddi bir hata yapmazsa secimlerde basari gostermesi mümkün görünmüyor.