Jeopolitik Pusula olarak 2020'de İran ve ABD arasındaki gerilimin artacağını düşünüyoruz. Trump yönetimi İran üzerindeki baskıyı artıracak. Ekonomi kötüye gidiyor ve İran’daki seçimi kimin kazandığına bakılmaksızın, İran’ın farklı kesimleri İran Ulusal Güvenlik Konseyi’nin arkasında kalacaktır. Zira ayakta kalmalarının tek yolu birlikte olmalarıdır.
ABD ekonomik baskısı, İranlı elitlerin bir araya gelmeleri gerektiğini gözlemlemelerine neden oldu. Bu yüzden İran'da yeni bir güç dengesi var. Bu gerçekleşirken, İranlı elitler de dahil olmak üzere seçkinler, yakıt fiyat artışı sırasında göstericilere karşı uygulanan sertliklere hemfikir kaldılar.
ABD ekonomik baskısının olumsuz etkileri seçimlerde hissedilecek. Anket, sertlikyanlılarının 2020 seçimlerinde daha fazla yer ve etki kazanacağını gösteriyor. Ekonomik baskı aracı 2020'de sertlikyanlılarının aradığı şeyi verecek. Seçimleri etkilemek için ekonomik yaptırımları yoğun bir şekilde kullanacaklar, reformistlerin etkileme gücü daha az olacak.
Dahası, İran seçkinleri, 11/2020 boyunca ABD seçimlerini bekleyecekler. Her ne kadar Trump yönetimi başka bir iç sorunlarla uğraşmaya çalışırken görevden alma ile ilgili olsa da, JeopolitikPusula Trump yönetiminin seçimleri kazanma şansının yüksek olduğunu düşünüyor. Başkan Trump, işsizlik oranını 1980'lerden bu yana en düşük seviyeye düşürdü. Tüm iç meseleler ne olursa olsun, bu büyük bir başarıdır. Bu nedenle, iş endüstrisi büyük bir desteğe sahiptir. Ukrayna’nın halk üzerindeki karakteri de dahil olmak üzere konusunun olumsuz etkileri olduğu inkar edilemez, Demokratlar’ın gerçek bir rakibi de dahil olmak üzere insanların cebindeki gerçek kazanımlar seçimleri kazanmasına yardımcı olacak.
Bu gerçekleşirse, İran'ın yaptırımları hafifletmek için çok çalışacağı sürece İran'ın yumuşak politikanın adımlarını göstermesi muhtemel değildir.
Öyleyse, resim değişmeyecek, Suudi Arabistan ve Türkiye için ne anlama geliyor?
İlk; Suudi Arabistan. İran ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler 80'lerden bu yana zaten yüksek tansiyonda. Suudi Arabistan temel olarak İran'a karşı, öncelikle dini güdülere karşı. Suudi Arabistan bir Sünni devlet ve İran ise bir Şii devletidir. Yemen, Hürmüz Boğazı ve Irak'taki gerilim bu sebepten kaynaklanıyor. BM, İran’la olan tanker saldırılarını bağlayacak herhangi bir delil bulamadı ve Suudi Arabistan’ı insansız hava saldırısı ile 7 Aralık’ta Şii lideri Mukteda el Sadr’ın evine bağladığına dair bir kanıt bulunamadı. Suudi Arabistan'ın kendisini İran'a karşı savunmak için yeterli askeri yeteneği yok. Nitekim, Suudi Arabistan'ın İran'a karşı teknolojik üstünlükleri var, ancak Yemen saldırıları Suudi Arabistan ordusunun etkili askeri stratejiler geliştirmekte yetersiz olduğunu vurguladı.
Türkiye'ye gelince, işler farklı. Suudi Arabistan ile Türkiye arasında Müslüman devletlerin lideri olmak için bir rekabet var. Öte yandan, Türkiye İran'la sürdürülebilir bir ilişkiye inanıyor. Türkiye, Irak işgali sırasında ekonominin vanaları kesti ve başka hiçbir ittifak ülkesinin Türkiye'ye yardım etmediğini gördü. Bu nedenle, Türkiye kırılgan ekonomiyi kötüleştirmemek için herhangi bir yaptırımdan kaçınmaya çalışmaktadır. Dahası, Türkiye ABD’nin bölgeyi bir gün bırakacağının farkında. Ancak İran burada sonsuza dek var olacak. Bu nedenle, Türkiye İran’I stratejileri hakkında endişelendirmek istemiyor. Bununla birlikte, bu durum kısa vadeli bir hedef olacaktır çünkü Türkiye kuzey Suriye ve Irak'taki etkisini arttırmıştır.
İran için - ekonomi baş ağrısının ana kaynağı olacak. İran ekonomik teşvikleri kaybettiği sürece, İran Lübnan’da bile Suriye ve Irak’taki vekillik faaliyetlerini desteklemesi zor olacaktır. Bu nedenle, İran vekil faaliyetlerini mümkün olduğunca başka yerlerde sürdürürken sınırlarını korumaya odaklanacak.